17 Haziran 2012 Pazar

İşte dünyayı yöneten on iki aile

"Her toplumsal olayı Amerika veya İsrail'e bağlamak bence kolaycılıktır ama..."

Dünyayı kim yönetiyor sahiden...
Her toplumsal olayı Amerika veya İsrail'e bağlamak bence kolaycılıktır. Ama gelin görün ki Amerika İngiltere ve de İsrail hemen her olaydan kazançlı çıkmayı beceriyor. Bakın Mısır'da 70 milyar dolar servetiyle 30 yıldır diktatörlük süren Mübarek de Amerika'nın adamıydı, yerine getirilmesi düşünülen El Baradey de... Peki nasıl oluyor da hep kazanan Washington / Londra hattı oluyor? Bu Dünya İmparatorluğu'nun arkasında hangi güç var? Onun hikayesine uzanmaya ne dersiniz...

GEÇTİĞİMİZ hafta Mısır'daki eylemlerin başladığı ilk günlerdi. telefon eden bir arkadaşım, Mısır halkına destek vermek için Mısır Konsolosluğu'nun önüne gitmemizi teklif etti.

- Hayrola?.. Ne zamandan beri Amerikan operasyonlarına destek verir oldun, dedim.
Solcu arkadaşım kızgınlıkla söylendi...

- Hemen her şeyi Amerika'ya bağlayan komplo teorisyenliğinizi anlayamıyorum. Orada diktatörlüğe karşı ayaklanmış bir halk var.

- İyi de o halk neden Amerika / İsrail yandaşı gördüğü Mübarek'i kovalarken tek bir Amerikan tesisine bile tepki yöneltmiyor. Birbirini boğazlayıp linç eden halk, Amerikan Elçiliği'ne doğru neden yürümüyor? Onları hangi görünmez el engelliyor?..

YENİ DÜNYA VE MİMARI HUPE
Evet, şaka bir yana biraz derinlere doğru uzanalım bakalım... Dünya İmparatorluğu'nun temeli 'Yeni Dünya Düşüncesi'ne dayanır. Yeni Dünya Düşüncesi'nin mimarı ise bir büyükelçi olan Robert Strausz Hupe'dir. Hupe'nin kaleme aldığı 'Yarının Dengeleri' (The Balance Of Tomorrow) adlı kitap, dünyada hakim kılınacak yeni süper gücü tarif ediyordu. İki kutuplu dünya düzeninin geçici bir düzen olacağını, sonunda dünyanın tek kutuplu mükemmel bir dünya düzenine ulaşacağını iddia ediyordu. ABD bu yeni sistemin süper gücü / lideri olacaktı.

Hupe bu kitabı İkinci Dünya Savaşı'nın bittiği yıl olan 1945'te kaleme almıştı. Bu teoriyi kurarken de yalnız değildi. CFR (Dış İlişkiler Konseyi) üyesi yakın dostları vardı. David Rockefeller, Henry Kissinger, George Kennan, Zbigniev Brezezinski, Samuel Huntington.

İsimler tanıdık geldi değil mi? Kissinger ünlü ABD Dışişleri Bakanı, Kennan ünlü Truman doktrinin fikir babası, Brezezinski ise ABD Başkanı Jimmy Carter'in Ulusal Güvenlik yardımcısıdır. Robert Strausz Hupe ise bir dönem ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği'ni de yapmıştı.

Yani hemen hepsi Amerikan siyasetine ve dolayısıyla dünyaya yön veren isimlerdi. (Bir kısmı halen vermeye devam ediyor... Huntington'ın Medeniyetler Çatışması tezini hatırlayın...)

Hupe ve arkadaşları oluşturdukları bu yeni dünya düzeninin temelini finans / kapital üzerine kurmuşlardı. Yanlış anlaşılmasın. Hupe sadece devam edegelen bir sistemin yeni yüzyıldaki formülünü yapmıştı. Yoksa finans-kapitale dayalı sömürge sistemi zaten tıkır tıkır işliyordu.

ELİTLERİN SONSUZ İKTİDARI
Bu arada CFR için de küçük bir parantez açalım. CFR (Council on Foreign Relations) 1920'lerin başında bir avuç 'elit' tarafından kuruldu.

Birinci amacı şuydu: Anglosakson sermayesinin dünya egemenliğini askeri güce dayalı olarak sürdürmek.

İkinci amacı: Dünyanın halklarla değil 'elit'lerce yönetilmesi. (Brezeznski buna jet çağı elitleri tanımlamasını kullanıyor)

Üçüncü amacı: Ulus devletlerin ortadan kaldırılması.
Dördüncü amacı: Özgürlükçü demokrasinin hakim kılınması (Burada kastedilen özgürlükçü demokrasi sahte bir demokrasiden başka bir şey değildi. CFR artık bir ülkeyi işgalinde tank top değil bu sihirli sözcüğü kullanacaktı. Demokrasi!)

DÜNYAYA HAKİM 12 AİLE
CFR'nin kararlarının alındığı çekirdek örgütlenmesinde iki aile deşifre edilmişti. Rockefeller ve Rotcsild aileleri. Peki CFR'nin tepesinde kim oturuyordu? David Rockefeller! Şimdi burada duralım. Hep söylenir. Dünyayı yöneten 12 aile vardır diye. Evet doğrudur. Dünyayı yöneten etkin/elit büyük on iki aile vardır. Ama bunların içindeki iki aile dünyanın gerçek sahipleridir dersek yanılmamış oluruz. Rockefeller ve Rotcsild Aileleri! Bu iki ailenin yönettiği parasal güç dünya ekonomisinin yarısından fazladır. (Rothschild Ailesi'ni ve Rockefeller Ailesi ile yaşadığı rekabeti bir başka yazı konusu olarak saklayalım. Özellikle Rockefeller'in Exxon Mobil'i yükseltmek için BP'yi nasıl batma noktasına getirdiğini ileride anlatırım.)

ROCKEFELLER BURSUNUN ŞANSI
Şimdi oğul David Rockefeller'in sahibi olduğu şirketler, yönettiği ve yardım ettiği fonlar, sivil organizasyonlar dernekler, vakıflar, think thank kuruluşları ile dünyanın neredeyse yarısından bile fazla bir etki alanına sahiptir. (Örneğin gelecek vaat eden binlerce gence verilen ünlü Rockefeller öğrenim bursu ülkelerin siyasetinde önemli rol oynar. Bizde Rockefeller bursuyla okuyan onlarca ünlü isim vardır. Ama ben sadece ikisini söyleyeyim. Bülent Ecevit ve Deniz Baykal.) Rockefeller Ailesi'nin bu yere göğe sığmayan nüfuzuna bir de onursal başkanı olduğu CFR'nin gücünü ekleyin. Varın durumu siz düşünün...

YA HEDEFİZ YA KONTROLDE
Hükümetler, sivil toplum kuruluşları, ordular, aklınıza güç odağı olarak gelen ne varsa CFR'nin ya kontrolünde ya da hedefindedir. Her şey ama her şey uzun planlar dahilinde yürürlüğe konur. Ve tek dünya imparatorluğuna gitmek için engeller birer birer ortadan kaldırılır. Şimdi durumu anladınız mı? Neden öyle sokağa dökülünce devrim olmaz... Veya her isyan ve kaos nihayetinde küresel güçlere hizmet eder!.. Mısır'daki isyanda da yaşanan budur, Davos'taki meydan okumada da!..

Çağımızın sihirli sözü DEMOKRASİ
Evet sihirli sözcük 'demokrasi'... Ama nasıl bir demokrasi? Geri bıraktırılmış cehalete boğulmuş ve yoksulluğa gömülmüş bir halka sunulacak demokrasi ancak elitlere hizmet eden bir sistem olacaktı. (Bugün Türkiye'de de yaşadığımız kısmen bu değil mi? Liderin karizmasına veya yürüyüşüne bakarak oy veren bir seçmen profilimiz yok mu?) Yani dünya da hangi siyasal düzen hakim olursa olsun, bu mutlak ve mutlak 'elit'lerin sermayesine hizmet edecekti. Kimi zaman kaos yaratılacak kimi zaman ayaklanmalar tezgahlanacak ama bütün bunlar elitlerin küresel sermayesine katkıdan başka bir şey sunmayacaktı.

CFR'nin cephe örgütleri ve üye tipolojisi
CFR'nİn iki alt örgütlenmesi daha vardı. Trileteral ve Bilderberg Konseyi. Bu iki teşkilatta CFR'nin adeta cephe örgütlenmesiydi. CFR'nin 4 amacı olduğu gibi 4 tip de üyesi bulunuyordu. Birinci grup üyeler, merkez üyeler. Bu üyeler tüm kararları alıp uygulayan üyelerdi. İkinci grup üyeler ise Trileteral ve Bilderberg üyeleri arasından seçiliyorlardı. Üçüncü grup Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa ve Japonya'dan seçilen üyelerden oluşuyordu. Son grup ise daha çok Türkiye, Yunanistan gibi ülkelerin yanı sıra İskandinav ülkelerinden seçilen üyelerden oluştu.

Kulübün büyük patronları
CFR'nin elit kulübünde kimler yer alıyor? En tepede Çar David Rockefeller var. Hemen altında Rockefeller ve Rothschild aileleri bulunuyor. Onların altında ise 3 bölüm halinde 'elit'ler var. Kuzey Amerika Elitleri, Avrupa Elitleri ve Japonya Elitleri.

İşte fikir vermesi için birkaç isim:

Japonya Elitleri: Hitachi, Mitsubishi, Toyota, Iwasaki
Kuzey Amerika Elitleri: JP Morgan, Bill Gates, Robert Murdock.

Veee bizden bir isim Rahmi Koç.
Avrupa Elitleri: 
Rothschild, Von Simens, Sacher Hoffman, İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Morgan Grenfell, Herz...

Hedef tek bir dünya devleti
Rockefeller Ailesi'nin serveti 200 milyar dolara yakın. Dünyanın 110 ülkesinin bütçesinden daha büyük bir zenginlik. Şu an başında oğul David Rockefeller var. Exxon Mobil, Citi Group, JP Morgan gibi dünya devi şirketlere sahip. David Rockefeller gelecek planını şöyle açıklıyor: 'Dünyada bir devlet oluşturduğumuzda, halkların kendilerini yönetme hakları, artık dünya bankerleri ve entelektüelleri olan 'elit'in otoritesi altına girecektir. Yüzyılımızda izleyeceğimiz strateji budur.'

Hurşit Güneş'ten sitem var
GEÇTİĞİMİZ hafta CHP'nin aristokratları yazıma CHP Gen. Bşk. Yrd. Prof. Hurşit Güneş itiraz etti. Hayır hayır, yazdığım bilgilere değil. Bunca yıldır siyaset içinde bulunan birisi olarak sadece babası ve akrabalık ilişkileriyle anılmasını doğru bulmadığını söyledi. Bence de doğru. Kişi, ailesinin veya babasının ismiyle değil, yaptıklarıyla anılır ve değerlendirilir. Ama ben de araştıran birisi olarak görevimi yapmak zorundayım. Türkiye'nin en köklü partisinin 15 kişilik merkez komitesinde 6 kişinin birbiriyle akrabalık vs. bağı varsa bu durum 'anomali' değil midir? Sadece bu ilginç duruma işaret ettim. Üstelik yazımda bir akrabalık bağını da atlamışım. Hurşit Hoca'nın da İnönü'lerle akrabalık bağı varmış. Yeni öğrendim....

Kaynak: Akşam

Dünyanın Ömrü 7000 yıldır bundan 5600 yılı geçmiştir

Dünyanın ömrünün yedi bin yıl olduğu

H.2 --- İbni Asakir diyor ki: Ebu Said Ahmed b. Muhammed Bağdadi (aradaki ravi silsilesi ile) rivayet etti. Enes b. Malik (r.a.)’dan O dedi ki, Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için, gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirmişçesine ŞU DÜNYANIN YEDİ BİN YILLIK ÖMRÜ MÜDDETİNCE SEVAP YAZAR.
H.3 --- İbni Abiyy diyor ki: Ebu İshak, İbrahim b. Abdullah Nebti, (aradaki ravi silsilesi ile) rivayet etti. Enes b. Malik (r.a.)’dan O dedi ki, Resullullah (s.a.v.) buyurdu: DÜNYANIN ÖMRÜ, AHİRET GÜNLERİNDEN YEDİ GÜNDÜR. ALLAH TEALA BUYURDU Kİ: “SENİN RABBİNİN YANINDAKİ BİRGÜN, SİZİN SAYDIĞINIZ BİN YIL GİBİDİR.” 
H.7 --- İbni Ebi Dünya, Zemmil Emel’inde diyor ki: Ali b. Said, Hamza b. Hişan’dan, O da Said b. Cubeyr’den rivayet ettiler ki,DÜNYA, AHİRET HAFTALARINDAN BİR HAFTADIR.
H.5 --- İbni Ebi Hatem, Tefsir’inde İbni Abbas’dan rivayet etti ki: DÜNYA, AHİRET HAFTALARINDAN BİR HAFTA OLUP, YEDİ BİN SENEDİR VE BUNUN ALTI BİNİ GEÇMİŞTİR.
H.6 --- İbni Abbas’dan sahih olarak nakledilen şöyle bir rivayet vardır. O DEDİ Kİ: DÜNYA YEDİ GÜNDÜR. HER BİR GÜN BİN YIL GİBİDİR. VE RESULULLAH (S.A.V.)’DE ONUN SONUNDA GÖNDERİLDİ.

• Ashabı Kiramın gördüğü bir rüya
H.4 --- Tabarani Kebir’inde diyor ki, Ahmed b. Nadr el-Askeri ve Cafer b. Muhammed-ül Feryabi nakletmişler ki; (Ravi silsilesi ile) Dakkak b. Zeyd-i Cüheni’den rivayet ettiler. O dedi ki: Ben gördüğüm bir rüya’yı Resullullah (s.a.v.)’a anlattım. Bu rüyada Peygamber (s.a.v.) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi. O BUYURDU Kİ: YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜĞÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR, BEN DE ONUN SON BİNİNDE OLACAĞIM.
H.8 --- İbni Abd-il Hamid, Tefsir’inde diyor ki; Muhammed b. Fadl, Hammad b. Zeyd’den, O da Yahya b. Atik’den, O da Muhammed b. Sirin’den, O da Müslüman olmuş kitap ehli birisinden rivayet ettiler ki: ALLAH, GÖKLERİ VE YERLERİ ALTI GÜNDE YARATMIŞTIR. RABBİMİN YANINDA BİR GÜN, SİZİN DÜNYA HAYATINDA SAYDIĞINIZ BİN YIL GİBİDİR. VE DÜNYANIN ECELİ ALTI GÜNDÜR, YEDİNCİ GÜNDE KIYAMET KOPACAKTIR. ALTI GÜN GİTMİŞTİR VE SİZ YEDİNCİ GÜNDESİNİZ.

• Peygamber (s.a.v.) zamanında, Adem (a.s.)’dan beri 5600 yıl geçmiş olduğu
H.28 --- Ahmed İbni Hanbel İlel’inde nakletti. İsmail b. Abdülkerim, Abdüssamed’den O da Vehb’den rivayet etti:

DÜNYADAN BEŞ BİN ALTI YÜZ YIL GEÇMİŞTİR.(Ahir Zaman mehdisinin alametleri, Celaleddin Suyuti’nin tasnifinden Hadisler, Ali bin Hüsameddin El-Muttaki, sf. 88,89)

Ancak bazı kardeşlerimiz bu konuyu okurken Peygamberimiz (s.a.v.)’in belli bir takvime göre bildirdiği bu zaman dilimlerini dünyanın ömrü gibi algılamakta ya da burada bildirdiği zaman dilimlerine yönelik 7000 yıllık özel bir takvim kullandığını göz önünde bulundurmamaktadırlar. Sonuç olarak da ümmetin icabet ömrü olan 7000 yıllık bu süreyi, dünyanın ömrünün, sözde 7000 yıl olduğu şeklinde yanlış yorumlamaktadırlar.

Oysa ki Peygamberimiz (s.a.v.) söz konusu hadis-i şeriflerinde özel bir takvime göre böyle bir zaman bilgisi vermektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Nasıl ki, Hz. İsa (a.s.)’ın doğum günü, Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’den Medine’ye hicreti bir takvim başlangıcı olarak alınarak Hicri ve Miladi takvimler oluşmuş ise aynı bu şekilde Peygamberimiz (s.a.v.)’in de, o dönemde kullanılmakta olan belli bir takvime göre böyle bir hesaplama yapmış olması muhtemeldir. Şu an 2010 yılında olduğumuzu söylerken nasıl dünyanın yaşının 2010 yıl olduğunu kastetmiyorsak Peygamberimiz (s.a.v.) de, hadis-i şeriflerinde ümmetine dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğunu, kendisine kadar da bu ömürden 5600 yıl geçtiği bilgisini verirken dünyanın başlangıcından itibarenki yaşını kastetmemektedir. Daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi bu tarih; belki Hz. Nuh ya da Hz. İbrahim’in doğumu, Hz. İbrahim (a.s.)’a peygamberlik görevinin verilmesi veya Hz. İbrahim (a.s.)’ın bir yerden bir yere hicreti ya da Hz. Nuh (a.s.)’ın gemiye binip tufanın başlaması ya da tufanın son bulması ya da başka peygamberlerin hayatlarında gerçekleşmiş benzeri başka birçok önemli olayın başlangıç ve bitiş tarihlerine göre belirlenmiş bir takvim üzerinden hesaplanmış olabilir.

Burada önemli olan, Peygamberimiz (s.a.v.)’in söz konusu bu takvimin başlangıcı üzerinden Dünyanın ömrünün bu takvime göre 7000 yıl olduğunu ümmetine bildirmesi ve kendisine kadar da bu başlangıçtan itibaren 5600 yıl geçtiğini net bir şekilde bildirmiş olmasıdır.

Demek ki Peygamberimiz (s.a.v.)’in döneminde, Dünya’nın ömründen sadece 7000 yıllık dönemi kapsayan bir takvim kullanılıyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) bu takvimi esas alarak; kendi döneminden, İslam ümmetinin sonuna kadar olan döneme ait bazı bilgiler vermiştir. Bu bilgiler vesilesiyle Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur edeceği ve dolayısıyla da İslam ahlakının dünyaya hakim olacağı ahir zamanın, hangi hicri yüzyıla denk geleceği konusunda Müslümanları aydınlatmıştır. (Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu ifadelerini yukarıda yer alan H2, H3, H5, H6, H4, H8 nolu hadislerden okuyabilirsiniz.)

Peygamber Efendimiz (sav) hadislerinde Müslüman aleminin yaşayacağı önemli olayları kapsayan 7000 yıllık bir takvimden bahsetmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.), söz konusu bu takvime göre kendisine kadar bu ömürden 5600 yıl geçtiğini şöyle ifade etmiştir:
H.28 --- Ahmed İbni Hanbel İlel’inde nakletti. İsmail b. Abdülkerim, Abdüssamed’den O da Vehb’den rivayet etti: DÜNYADAN BEŞ BİN ALTI YÜZ YIL GEÇMİŞTİR. (Ahir Zaman mehdisinin alametleri, Celaleddin Suyuti’nin tasnifinden Hadisler, Ali bin Hüsameddin El-Muttaki, sf. 89)
Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadis-i şerifleri doğrultusunda açıklamalar yapan Suyuti Hazretleri ve Ahmed Bin Hanbel gibi büyük İslam alimleri, İslam ümmetinin ömrünün hicri 1500’lerin ilk dönemlerini pek fazla geçmeyeceğini yani hicri 1600’e ulaşmayacağını ifade etmişlerdir:
"BENİM ÜMMETİMİN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK."
(Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu’l-İlel, sh. 89.)


“BU ÜMMETİN ÖMRÜ BİN (1000) SENEYİ GEÇECEK FAKAT BİN BEŞYÜZ (1500) SENEYİ AŞMAYACAKTIR.”
(Kıyamet Alametleri, sf. 299)
Bu önemli açıklamalar üzerinden yapılacak kolay bir hesapla dünyanın 7000 yıllık ömründen geriye, hicri 1400 ile Hicri 1500 arasındaki 100 yıllık bir dönemin kaldığı anlaşılacaktır. (Doğrusunu Allah bilir.)
7000 - 5600 = 1400
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de, yine Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadisleri doğrultusunda şöyle bir açıklama yapmış ve kıyamet vaktiyle ilgili hicri 1545‘leri işaret etmiştir:
“Ümmetimden bir taife..” fıkrasının (bölümünün) makam-ı cifrîsi (cifir hesâbına göre olan netice, sayı değeri) 1542 (2117) ederek nihayet-i devamına (varlığının sonuna) îma eder. “Hak üzerinde olacaktır.” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 (2082), bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane (açık ve ortada), belki galibane; sonra tâ 1542 (2117) ye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (işarete) yakın îma eder. “ALLAH’IN EMRİ GELİNCEYE KADAR” (ŞEDDE SAYILIR) FIKRASI DAHİ; MAKAM-I CİFRÎSİ 1545 (2120), KÂFİRİN BAŞINDA KIYAMET KOPMASINA ÎMA EDER. (Kastamonu Lahikası, s. 33)
Bilindiği gibi insanlık tarihinde Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunun binlerce yıl öncesinden beri farklı farklı takvimler kullanılmaktadır. Mezopotamya’da ve Mısır uygarlıklarında farklı farklı takvimler kullanılmıştır. İnsanlık zamanı; saat, gün, hafta, ay, mevsim, yıl, asır (yüzyıl), milenyum (binyıl), devir, çağ gibi belli periyotlara bölerek düzenli bir sistem oluşturmuşlar ve bunu toplumsal yaşantıda kullanmışlardır. Eski çağlardan beri Sümerler, Babilliler, Mısırlılar, Hititler, Yunanlılar, İbraniler, Romalılar, Aztekler, Mayalar, Çinliler, Hintliler, Tibetliler, Türkler, Araplar gibi millet ve topluluklar değişik takvimler meydana getirmişlerdir. Özellikle, bu toplumlar için hayati önem taşıyan belli olaylar ise her zaman bu takvimlerde başlangıç tarihi olmuştur. 
Örneğin;
-İbraniler,Yaratılışın (Tekvin) başlangıcı olduğuna inandıkları M.Ö. 3761 yılını,
-Yunanlılar, ilk olimpiyat oyunlarının yapıldığı kabul edilen M.Ö. 776 yılını,
-Romalılar, Roma şehrinin kuruluşu sayılan M.Ö. 753 yılını,
-Hıristiyan¬lar, Hz. İsa'nın doğumunu (Milât) -0-,
-Müslümanlar, Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke'den Medine'ye M.S. 622'de gerçekleşen, Hicretini takvim başlangıcı olarak kabul etmişlerdir.
Mesela Peygamberimiz (s.a.v.)’in hicretini esas alan hicri takvim, doğrudan Peygamberimiz (s.a.v.) devrinde değil, toplumsal hayatla ilgili düzenlemeler ve ilişkilerde kendini gösteren ihtiyaçlar nedeniyle Hz. Ömer (r.a.) döneminde oluşturulmuştur.
İşte aynı bu şekilde Peygamberimiz (s.a.v.) de, kendi yaşadığı dönemde 7000 yıllık bir takvimden istifade etmiş ve İslam ümmetinin ömrüne dair zaman belirlemesini bu takvimi esas alarak bizlere bildirmiş olabilir. Örneğin Peygamberimiz (s.a.v.), kendi yaşadığı dönemin, bu takvime göre son 1000 yıllık dilim içinde olduğunu şu hadis-i şerifleriyle Müslümanlara haber vermiştir:

...”YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜĞÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR, BEN DE ONUN SON BİNİNDE OLACAĞIM.”

ALLAH, GÖKLERİ VE YERLERİ ALTI GÜNDE YARATMIŞTIR. RABBİMİN YANINDA BİR GÜN, SİZİN DÜNYA HAYATINDA SAYDIĞINIZ BİN YIL GİBİDİR. VE DÜNYANIN ECELİ ALTI GÜNDÜR, YEDİNCİ GÜNDE KIYAMET KOPACAKTIR. ALTI GÜN GİTMİŞTİR VE SİZ YEDİNCİ GÜNDESİNİZ.

DÜNYA, AHİRET HAFTALARINDAN BİR HAFTA OLUP, YEDİ BİN SENEDİR VE BUNUN ALTI BİNİ GEÇMİŞTİR.

Görüldüğü gibi Peygamberimiz (s.a.v.) ümmetine; 7000 yıllık bu takvimden kendisine kadar 6000 yıllık bir dönemin geçtiğini ve son 1000’li yıllar içinde yaşanıldığını bildirmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bildirdiği üzere 5600. yıl; 1000 yıllık zaman dilimlerinden oluşan söz konusu 7000 yıllık bu takvime göre 6. bin yıllık dilimde yer almaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunun da hicri 1400’de gerçekleşeceğini bildirmiştir ki Hicri 1400’li yıllar da, bu takvime göre son 1000 yıl içine denk düşmektedir.

Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen hadisler ve büyük İslam alimlerinin bu hadisler doğrultusundaki şerhleri üzerinden toplu bir değerlendirme yapıldığında, İslam ümmetinin icabet ömrünün hicri 1500’leri pek geçmeyeceği ve bu takvimin bitişiyle birlikte İslam ümmetinin ömrünün de ancak çok az bir zaman daha devam edeceği ve ardından da son bulacağı açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
alıntı...