2 Nisan 2011 Cumartesi

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz

iktidar temsilcilerinin ağırlıkta olduğu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne atandı, “özel” yetkileri kaldırıldı.
Artık düz “başsavcı vekili” olarak görev yapacak ve Ergenekon başta olmak üzere yürütmekte olduğu soruşturmaları başka savcılara devredecek.

***

AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ bu karara “formalite gereği” de olsa tepki gösterdi
Savcı Öz’ün görev süresinin dolmadığını ve kendisinin de başka bir göreve atanma gibi bir talebi olmadığını belirterek, “Kendisinin Ergenekon davasına bakması gerekiyordu. Eğer artık bakmayacaksa yanlıştır. Dava süreci daha da uzayacaktır. Bu, sürece müdahaledir” dedi.
İyi de o zaman, nereden çıktı bu sürpriz atama?

***

Bu sorunun yanıtını açık açık yazmaya elim, söylemeye dilim varmıyor...

Çünkü hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsızlığına inanan bir vatandaş olarak böyle bir “tablo”yu kabullenmek istemiyorum.

İyisi mi son bir ayda yaşananları ben tane tane anlatayım, Savcı Öz’ün neden görevden alındığını kendiniz bulun:

****

* Her şey gazeteci Ahmet Şık ile Nedim Şener’in tutuklanmasıyla başladı.

* Bugüne kadar onlarca gazetecinin tutuklanmasına ses çıkarmayan liboş kalemler, özellikle Ahmet’in tutuklanmasına şiddetle itiraz ettiler. Onun asla Ergenekoncu olamayacağını, çünkü Ergenekon Terör Örgütü’nün çözülmesine yarayan bilgiler ve belgeler içeren iki kitap yazdığını söylediler.

* Sadece söylemekle kalmadılar; onlarca yıldır belki de ilk kez “gazeteci” olduklarını anımsayıp, ağızlarına birer siyah bant yapıştırdılar ve meydanlara koştular.

* Bu “protesto dalgası” öylesine yayıldı ki, daha üç-beş ay öncesine kadar Savcı Öz’le aynı masada yemek yiyen ve onu kayıtsız-şartsız destekleyen bazı kalemler bile açık açık eleştirmeye başladılar.

* İçerideki bu “liboş ayaklanması”nı, ABD’den ve Avrupa Birliği’nden gelen sert tepkiler izledi.

* Olaylar tam yatışmaya başlamıştı ki; Savcı Öz, bir hamle daha yaptı ve Ahmet Şık’ın yazdığı “İmamın Ordusu” başlıklı kitap taslağı hakkında mahkemeden “imha” kararı çıkardı... Kitabı yayınlayacağı iddia edilen yayınevinin ve bazı gazetecilerin bilgisayarlarında arama yapıldı, taslağın kopyaları silindi. Öz’ün mahkemeden çıkardığı karar öylesine ağır ve görülmemişti ki, bu kopyaları bulunduran ve polise teslim etmeyenlerin de Ergenekon Terör Örgütü davasından yargılanması öngörülüyordu.

* İşte bu son hamle bardağı taşırdı; iktidar ve Fethullah Gülen Cemaati, özellikle Batılı ülkeler karşısında zor duruma düştü. Başbakan her ne kadar, “Bu kararı iktidar olarak biz almadık, yargıya müdahale edemeyiz” dese de, bu gibi durumlarda iktidar adına “iyi polis”i oynayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kitap imhalarının demokrasilerde olmaması gerektiğini itiraf etmek zorunda kaldı.

* Arkasından sürpriz bir açıklama; “Okyanus ötesi”nden geldi... Fethullah Gülen, bugüne kadar kendisi hakkında onlarca kitap yazıldığını, Ahmet Şık’ın kitap taslağının da onlardan biri olduğunu belirterek, Savcı Öz’ün aldırdığı “imha” kararını eleştirdi. Eleştirmekle kalmadı, “Bu karar, bu kitap taslağının propagandasına hizmet etti” diye alenen suçladı.

* Ve son açıklamayı Cumhurbaşkanı yaptı... Bu konuda uzunca bir süre sessiz kalmayı tercih eden Cumhurbaşkanı, Gülen’in açıklamasından hemen sonra benzer sözler söyledi:
“Eğer bu karar olmasaydı sadece on bin satacak olan bu kitap şimdi yüz binlerce satacak!”

***

Şimdi iktidar partisinin sözcüsü Bekir Bozdağ diyor ki, “Bu karar yanlıştır...”

Eğer numara yapmıyorsa...
O zaman bu kararı kim, neden aldırdı?

***

Bu sorunun yanıtını hâlâ anlamadıysanız; yukarıda anlattığım olaylar zincirini tekrar okuyun!

*****

GÜNÜN SORUSU

Ergenekon soruşturmasıyla ilgili operasyonlara dün de Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz gibi “ilahiyatçı öğretim üyeleri”nin evlerinde yapılan aramalarla devam edildi...
Bu hocaların hepsinin, “İslam’da türbanın şart olmadığını” söyleyen kişiler olması tesadüften mi ibaret? alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder