20 Nisan 2011 Çarşamba

Ukrayna da Çernobil,Japonya'da Fukuşima

Çernobil kazasının üzerinden 25 yıl geçti, ama tehdit hala sıfıra inmiş değil...

Bu hafta, Ukrayna'nın başkenti Kiev'de Çernobil nükleer santralinin üzerine yeni bir emniyet kaplaması inşa edilmesi amacıyla uluslararası bir konferans düzenleniyor.

Konferansta 550 milyon euro yardım taahhüdünde bulunuldu.

Ancak bu, beklentilerin çok altında kalan bir rakam...

Çernobil'in emniyet kaplamasının bir an önce yenilenmesi gerekiyor.

Çünkü mevcut kaplama erimiş durumda...

Nükleer santraldeki yüzlerce tonluk radyoaktif madde de dışarıya sızmaya başladı.


çernobil son durumu izle











Öte yandan,



Japonya'daki Fukuşima nükleer santralindeki krizin risk düzeyi dün yediye çıkarıldı.

Yedi, uluslararası ölçekte en yüksek risk seviyesi ve 1986'daki Çernobil felaketinin risk düzeyi de yediydi.

Fukuşima'daki krizin Çernobil seviyesine yükseltilmesi, radyasyon tehdidinin sanılandan çok daha ciddi olup olmadığı endişesine yol açtı.

Ancak uzmanlar, iki nükleer felaket arasında büyük farklılıklar olduğunu söylüyor.

japonya Fukuşima izle




Nükleer Erime Nedir? Japonya’daki Fukuşima Nükleer Santrali’nde Neler Oluyor?

Japonya’daki şiddetli deprem ve tsunaminin ardından Fukuşima Nükleer Santrali’nde nükleer erimenin başladığı tahmin ediliyor. Peki nükleer erime nasıl meydana geliyor ve ne gibi sonuçlara yol açabiliyor?

Japonya’daki Fukuşima Dayiçi Nükleer Santrali, BWR (Boiling Water Reactor) olarak tabir edilen, kaynar sulu reaktör tipi. Bu tür reaktörlerde yaklaşık yüzde 3 oranında zenginleştirilmiş uranyum dioksit (UO2) yakıtı kullanılır. Reaktördeki yakıt çubuklarının atom çekirdekleri parçalanarak ısı elde edilir. “Soğutucu“ olarak adlandırılan hafif su, belli bir oranda buharlaşır. Nem ayırıcı ve kurutuculardan geçen hafif suyun taşıdığı enerji, türbin jeneratör biriminde elektrik enerjisine dönüştürülür. Soğutulan su yeniden reaktör merkezine (kalbine) iletilir ve süreç aynı şekilde tekrarlanır.

Reaktörün kontrol altına alınması ve kapatılmasında kullanılan kontrol çubukları, kalp içerisinde düzgün bir ısı dağılımı sağlamakta kullanılan kalp içi çevrim pompaları ve bir kaza durumunda reaktör kalbini soğutan acil durum kalp soğutma sistemi, kaynar sulu reaktörlerin başlıca bileşenleridir. Böyle bir reaktörün içinde çok sayıda boru hattı bulunur.

Burada yakıt çubuklarındaki işlem kilit rolü oynar. Zenginleştirilmiş uranyumun atom çekirdeğinin parçalanması sonucu ortaya çıkan büyük enerji miktarı, suyun kaynaması için kullanılır. Bu esnada zengin enerji ihtiva eden nötronlar açığa çıkar. Bu nötronlar, diğer yakıt çubuklarında da nükleer tepkimeye yol açar.

Soğuma işlemi zaman alıyor

Bu devirdaimi kontrol altına almak ya da durdurmak için yakıt çubuklarının arasına “kontrol çubukları“ yerleştirilir. Bu kontrol çubukları, açığa çıkan nötronları absorbe eder. Reaktör eğer devre dışı bırakılmak, yani kapatılmak isteniyorsa da söz konusu kontrol çubuklarının aktif hale getirilmesi gerekiyor. Böylece yeni atom çekirdeği parçalanmalarının önüne geçilir. Reaktör soğumaya başlar. Ancak bu soğuma işlemi, reaktörün kapasite ve enerji üretim miktarına bağlı olarak belirli bir zaman alıyor. Soğumanın devam edebilmesi için elektrikli pompalar vasıtasıyla su devirdaiminin devam ettirilmesi gerekiyor.

Elektrik kesintisi durumundaysa durum kritik hâl alıyor. Reaktördeki basınç ve sıcaklık artmaya devam ediyor. Acil durum kalp soğutma sistemi devre dışı kalıyor. Eğer bu süreç durdurulamazsa yüksek basınç ve aşırı ısınma nedeniyle nükleer yakıt çubuklarının hasar görmesi, hatta tümüyle tahrip olması mümkün. İşte bu tahrip sürecine “nükleer erime“ deniyor.

En korkunç senaryo

Bu durumda yakıt çubuklarının muhtevası, yani uranyum ve parçalanmayla ortaya çıkan cesium gibi radyoaktif parçacıklar reaktörün kalbine sızıyor. Bu ise reaktör içinde kontrol edilemeyecek nükleer patlamalar meydana gelme tehlikesini de beraberinde getiriyor. Patlamalar, reaktör içindeki ısı ve basıncın daha da artmasına yol açabiliyor. Bu süreç kontrolden çıkarsa, o zaman reaktörde büyük bir patlama meydana gelmesi de kaçınılmaz oluyor.

İşte 25 yıl önce Çernobil nükleer santralindeki patlama da aynen bu şekilde meydana gelmişti . Böyle bir patlamanın ardından reaktördeki tüm radyoaktif parçacıkların atmosfere karışmasını önlemek artık imkansız hâle geliyor.

Facianın eşiğine gelindi

Fukuşima nükleer santralinde de benzer bir felaketin meydana gelmesi için hemen hemen tüm koşullar gerçekleşmiş durumda. Depremin ardından elektrik kesintisi meydana geldi. Dizel elektrik jeneratörleri de henüz çalıştırılamadı. Kaldı ki, jeneratörler devreye girse bile çalışma süresi son derece kısıtlı olacak.

Reaktör suyunun ısısı sürekli artıyor. Buharlaşmaya başlayan su, reaktör içindeki basıncın da yükselmesine neden oluyor. Vanalar açılarak hafif radyoaktif buharın bir bölümü dışarı verilmeye çalışıldı ancak bunda sadece kısmen başarılı olundu. Eğer nükleer erime gerçekleşir ve reaktörde patlama meydana gelirse, bunun olumsuz sonuçları sadece Japonya’yı etkilemekle kalmayacak; aynı zamanda tüm Pasifik bölgesi, büyük bir nükleer facianın eşiğine sürüklenecek.

Nükleer tehlike saçan Fukuşima Nükleer Santrali’ni işleten Tepco firması, durumun kontrol altına alınmasının altı ila dokuz ay süreceğini açıkladı. Tepco Yönetim Kurulu Başkanı Tsunehisa Katsumata’nın Fukuşima nükleer santralindeki deliklerin kapatılarak radyoaktif sızıntının azaltılmasının tahminen üç ay daha süreceğini belirtmesi, radyasyonun devam edeceğini de gözler önüne sermiş oldu.

Greenpeace’in yaptığı ölçümlere göre Japonya’daki radyasyon oranı kritik verileri geçmiş durumda. Örneğin nükleer santralden 60 kilometre uzaklıktaki Fukuşima kentinde bir saatte 4 mikrosievert radyasyon oranı tespit edildi. Bu seviyedeki radyasyonun 14 günlük dozu bir yıllık norma tekabül ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder